25 Şubat 2014 Salı
doğum günü palyaçolarınız hokkabaz
Doğum günlerinde, doğum günü palyaçosu beklerken, bir palyançotarafından elden gönderilmiş çok şık bir hediye ümit ederken o kadar makul olan Palyaço fiyatlarıbile kendisini rahatsız eden sevgiliniz, eşiniz, arkadaşınız doğum gününde boş elle karşınıza çıktığında klasik lafımızdır, şekerim benim hediyem sensin, ne gerek var hediyeye deriz. Aslında o anda durumu kurtarmak sevdiğimizi üzmemek için söylediğimiz yalandır bu çünkü sonra bir köşe bulup yalnız kaldığımızda bu talihsizliğimize ağlarız.Hediye benim heyecanına kendisini çok kaptıran bir Çinli’nin yaptığı ise dünya böyle doğum günü hediyesi görmediği manşetleriyle basına çıktı geçen yıl. Aklı evvel bu sevgili kız arkadaşının doğum gününde ona bir sürpriz yapmak istedi ve kendisini paketleyerek kargo şirketi ile kız arkadaşına doğum günü hediyesi olarak göndertti. Kargo şirketi kız arkadaşının evini bulamadı çocuk az daha boğularak ölecekti ama olsun. Kız arkadaşının ise bu harekete çok şaşırmadığından ve zaten hiçbir sene doğum gününde hediye görememiş olduğundan ise eminiz. Bu ne kendini beğenmişliktir inanılmaz. Kızın şaşkınlıktan kurtulduktan sonra artık bu sefer bağırıp çağırdığını hiç değilse birkaç gün erkek arkadaşına küstüğünü ümit ederim. Bu fikir hiç de cazip, bir kızı etkileyecek bir fikir değil bence çünkü. Aksine bencilce ve megalomanca bir doğum günü hediyesi yaklaşımı olarak da görülebilir. Kız ne yapsın yani, o da onun doğum gününde saçından bir tutam mı göndersin? Hiçbir kadın sevdiği kişi eğer çocuğu değilse hiç kimseyi kendisine verilmiş bir hediye olarak görmez. Bu söylenen laf aslında insanın karşısındakini kırmamak için söylenir, gerçekte böyle bir anlam taşımamaktadır. Bir kadının çocuğu ise gerçekten kadın için Tanrı’nın ve doğanın verdiği bir hediyedir. Sadece bu durumda bu söz geçerlidir. Beylere duyurulur.
süsle balonlarınız hokkabazlar
Çocukken oynamayı sevdiğim şey, balonlardı. Rengarenk balonlarım olurdu odamın içerisinde. Vurdukça uçmalarını, renklerini severdim ve oynadıktan sonra sıkıldığım anda hepsini tek tek patlatmayı... Ardından ise babama tekrar balon alması için yalvarırdım. Balon süsleme ile ilk defa doğum günümde tanıştım. Balonu çok sevdiğimi bilen babam, her tarafı balonlarla süsletmişti. O kadar çok sevinmiştim ki... Balon süslemesi benim için vazgeçilmez olmuştu. Defter kenar süsümü bile balon çizerek yapar olmuştum o aralar. Sonra o çizdiğim balonları rengarenk boyardım. En renkli defter benimdi sınıfta. Büyüdükçe balonlarla olan arkadaşlığım azaldı. Artık balon istemez oldum, balon süslemeleri de ilgimi çekmiyordu. Demek ki çocuksu bir meraktı, hevesti benim için. Ama şu şekilli içi gaz dolu balonları halen çok severim. Balon değilmiş gibi, evimin içinde süs olarak olsun bulunsun isterim. Birkaç sefer o balonlardan alıp bir süre dolaştıktan sonra küçük çocuklara armağan ettiğim oldu. Şimdi eskisi kadar sık balon istemesem de bir çocuğun balon karşısında nasıl ve neden sevindiğini hatırlarım, anlarım... Babam bazen bana balon almamak konusunda mızmızlanırdı. Benim çocuğum olduğunda mızmızlanmayacağım. balon süslemeleri için doğum gününü de beklememe gerek yok. Sıradan bir günde de balon süslemesi yapabilirim. Çocuklar balonu da baloncuları da sattıkları balonlardan ötürü çok severler. Bende çok severdim. Hiçbir çocuğun benim kadar çok balonu olduğunu sanmıyorum. Şu an sanal alemde çocukların balon patlatma oyunu oynadığını görüyorum. Ah bir bilseler o oyunu gerçek hayatta oynamak ne zevklidir! En büyük eğlencemdi benim! Birbiri ardına, seri bir şekilde balonları patlatmak... Yanınızda hiç arkadaşınız olmasa bile o anlarda çok mutlu olabiliyorsunuz. Sıkılmadan saatlerce oynayabileceğinizi düşünüyorsunuz. Yüzbinlerce balon alıp oynadıktan sonra patlatmak istiyorsunuz! Veya havayı bırakıp uçup gidişini izlemek... Çocuklar kolay mutlu olabiliyor aslında, bir balonun onların saatlerce gülücükler saçmasına vesile olmasından belli değil mi?
zeplin balonlarımız hokkabazlar
Artık kız arkadaşıma evlenme teklifi yapmanın zamanı gelmişti. Ama öyle pastanın içinden yüzük çıkmalar falan eskimiş tekliflerdi. Ben daha iyi bir fikir geliştirmiştim. Çalıştığım organizasyon firması bu konuda bana yardımcı olacaktı. flama bayraklarla her zaman buluştuğumuz tepe süslenecekti, konfeti ve havai fişekler kurulacaktı. Flama bayrakların üzerinde “Benimle evlenir misin?” sorusu olacaktı. reklam balonuları da kalpli ve uçan balon gibi çevremizi dolduracaktı. İşte tasarladığım bu reklam balonları bir çöp adam tarafından sevgilime götürülecek. “ Beyefendi sizinle evlenmek istiyor” diyecekti. Bunun hepsini kameraya çektirip düğünümüzde tüm misafirlere izletecektim. Sanırım çok mutlu olurdu. İşte tüm bu hazırlıklar bir ay sürdü. Bir ayın sonunda bir akşam o tepede buluşmamızı söyledim. Ama özel bir restorana yemeğe gideceğimizi onun için şık giyinmesini de belirttim. Video da kötü görünmesini istemezdim. O akşam onda bir saat önce oraya gidip hazırlıklara son bir göz attım. Her şey tamamdı. Sevgilim geldiğinde konfeti ve havai fişekler patladı. Önüne bir yüzük düştü ve çöp adam balonlarla anahtar soruyu sordu. Sevgilimin yüzünde mutlu olduğunu belli eden bir ifade vardı. Tam tahmin ettiğim gibi her şey kusursuz geçmişti ve teklifim kabul edilmişti. Artık yemeğe gidebilirdik. Yemek için çoktan yerimiz ayrılmıştı. Vakit kaybetmeden sevdiği canlı müziğin olduğu kafeye götürdüm. Kafede yemeğimizi yerken teklifimi nasıl bulduğunu sordum. Ben “muhteşem” yanıtını beklerken o “zeplin balonu” ile teklif beklediğini söyledi. Zeplin balonu da nereden çıkmıştı şimdi? Hayalindeki teklif öyleymiş. Böyle konfetiler, havai fişekler falan olmayacakmış. Aslında bu büyük teklif onun için gereksizmiş. Sadece zeplin balonunun ucuna bir yüzük bağlamam ve balonun üzerinde sorunun yazılı olması da onun için yeterli olurmuş. Neredeyse ağzım açık dinledim. Nasıl beğenmezdi? Oysa beğeneceğinden emindim ve çok mutlu görünüyordu. O sırada bir kahkaha attı, hepsinin şaka olduğunu söylediğinde nasıl rahatladım anlatamam.
dekor balon hokkabazlar
Günümüzde pek çok yerde hayatımıza çıkan ve hayatımıza renk katan balonun nasıl bulunduğunu hiç merak ettiniz mi? Michael Faraday tarafından yapılan ilk örneği ile balon, bundan yaklaşık 100 küsür yıl sonra sosyal hayatta kullanılmaya başlamıştır.Günümüzde balon dekor için kullanılırken hangi ihtiyaç üzerine doğdu veya bulundu acaba diye düşünmüşsünüzdür belki de. Balonun bulunuşu aslında tarih öncesine kadar dayanıyor. Tarih öncesinde insanlar içine hava doldurdukları hayvan derisinin batmadığını fark ederek bundan yüzme amacıyla yararlanmaya başlamışlar. Bundan yüzyıllar sonra ise Evangelista Torricelli ve pek çok İtalyan bilim adamının atmosfer ve gazları incelemesi sayesinde bazı gazlarla doldurulan bir torbanın yeryüzünden havalanacağına dair bulgular elde etmişlerdir. 1782'ye gelindiğinde Fransa'da kağıt üreticisi iki kardeş, Fransız Joseph ve Etienne Montgolfier sıcak havayla doldurdukları balonu bir oda içerisinde havalandırmayı başarmışlar. Bu balonun ipekten yapıldığı ve alt ucunda bir delik olduğu söyleniyor. Montgolfier kardeşler daha sonrasında deneylerini büyüterek balonu iki bin metre havalandırmayı başarmışlar. Onların bu büyük deneylerini gerçekleştirdikleri aynı yıl yine Fransa da bir fizikçi olan J.A.C Charles, içini hidrojenle doldurduğu yirmi sekiz metreküplük bir balonu hidrojen doldurarak havalandırmayı başarmış.Şimdi ilk yapılış amacının yanında o kadar farklı nedenlerle kullanıyoruz ki bir balona bakıp bunları anımsamak zor elbette. Montgolfier kardeşler günümüzde kullanılan led balon dekorları görse ne düşünürdü acaba diye merak etmemek insanın elinde değil.Ancak balon satışını arttıran da işte tam bu etken, yani İstanbul balon firmalarının farklı fikirlerle pazara atılması. İstanbul balon firmaları arasındaki yenilik rekabeti de ister istemez ürün çeşidini arttırırken, balon satışı da günümüzde sürekli bir artış içinde.Nerden nereye.Balon satışları sürekli olarak artarken azalan şey ise balon fiyatı Üretim arttıkça balon fiyatı da azalıyor tabi.
mağaza süslemeleri hokkabazlar
Mimarlığımın dördüncü yılındaydım ve çok heyecanlıydım. Çünkü en son yaptığım işlerden memnun kalan patronum yurt dışındaki büyük başarılara imza atacak olan bir şirketin Açılış kokteyli ne beni yollamaya karar verdi. Bu benim için çok onur vericiydi. Zaten mimarlık benim hayalimin mesleğiydi. Çocukluğumdan hatta ilkokuldan beri mimarlıktan başka meslek hayal etmemiş, edememiştim. Hep o çok büyük camdan masalarda elinde büyük büyük cetvellerle çalışan mimarlara özenmiş, hep onlar gibi olmak istemiştim. Ve sonsunda istediğime kavuşmuş, bir mimar olabilmiştim. Okula yüksek bir puanla bitirmekle kalmayıp şehrin en büyük mimarlık bürolarından birine girmiştim. Birçok şirket ve firmalarla değişik işler yapmış, birçok başarı elde etmiştim. Şimdiyse bu başarılarım meyvesini veriyordu işte. Bu benim için çok büyük bir fırsattı. Yurtdışındaki o açılış kokteyline gidecek ve gitmekle kalmayıp şirketimi temsilen orada bir konuşma yapacaktım. Mutluluğum anlatılmaz yaşanırdı. Hızlı bir biçimde valizimi hazırlayıp yurt dışına uçtum. İki gün boyunca otelde açılış kokteylinde yapacağım konuşmayı tekrar edip durdum. Ve işte o heyecanlı gün gelip çattı. Kokteyl günü bin bir heyecanla hazırlandım, sadece ama bakımlı bir görüntüm vardı. Kokteyl alanına girer girmez bir şoka uğradım, açılış süslemeleri bir harikaydı. Bu süslemeler için kokteylin organizasyon şirketini ayrıca tebrik ettim. Tebrik ettim çünkü açılış süslemelerini tasarlayan üniversiteden yakın bir arkadaşımdı. Onunla bu açılış kokteylinde karşılaşmak beni çok mutlu etmişti. Onun böyle başarılı bir tasarımcı olacağı daha üniversite yıllarından belliydi zaten. Üniversite de böyle sürekli mağaza süslemesi leriyle uğraşır dururdu. Minik çaplıydı belki ama o zaman da onun yaptığı mağaza süslemelerini herkes çok beğenirdi. Ona daha üniversite yıllarında çok başarılı bir tasarımcı olacağını söylemiştim. Şimdi onunla bu kokteylde mesleğinde başarılı iki kişi olarak karşılaşmak çok güzeldi.
marka hokkabaz
Ticaret hayatında önemli dönüm noktaları vardır. Böyle zamanlar, üzerinde uzun uzadıya düşünülmesi gereken ve hatta çoğu zaman profesyonel yardım alınması gereken zamanlardır. Mesela ilk olarak gerçekleştireceğiniz bir Market açılışı için, düşünülmesi gerekenlerin başında marketiniz için seçeceğiniz ve ilerleyen günlerde adeta size ait bir marka olarak bilinip, sizinle anılacak marketiniz adını belirlemek gerekir. Öyle aklınıza gelen ilk ismi koymak olmaz tabi ki. Seçeceğiniz isim, müşterilerinizin gözünde ilk intiba olacağından, büyük ölçüde satışlarınızı etkileyen bir faktör olacaktır. Marketinizin veya marketlerinizin geleceği için böylesine önemli bir adımı atarken, çoğu zaman bu işin uzmanlarına yani marka ajanslarılarına danışmak, belki de atılan adımı daha da sağlamlaştıracaktır. Marketinizin ismini, hatta markanızı belirledikten sonra sırada, marketiniz için doğru ve uygun bir tanıtım stratejisi geliştirmeniz gerekmektedir. Yine bu konuda dikkatle davranılması gereken hassas bir süreçtir. Pazarlama konusunda çoğu zaman yapılan yanlış hamleler, şirketiniz adına bir daha düzeltilmesi çok zor yanlışlara yol açabilmektedir. Bu hataların önüne geçmek adına, sizlere yol gösterebilecek organizasyon şirketlerinden tanıtım organizasyon hizmetine başvurmak, işiniz adına çok doğru bir karar olabilir. Alacağınız bu hizmet sayesinde ilerleyen günlerde firmanız adına takip edeceğiniz yolda doğru adımlarla ilerlemeniz, ticaret hayatınızın geleceği açısından son derece yararlı olacaktır. Sonrasında ise, marketinizin isminin belirlenmesi ve gerçekleştireceğiniz tanıtım organizasyonunun ardından, market rafların düzeni, içerisindeki satışa sunulacak ürünler, personelinizin seçimi ve marketinizin hijyeninin sağlanması gibi konular üzerinde çalışmalar yapmanız gereklidir. Yine bu konuların da hepsinin üzerinde ayrı ayrı durularak, titiz bir çalışma sonunda vereceğiniz kararlar ile pazarlama sektöründe son derece başarılı işlere imza atmak ve iş hayatında firmanızı üst sıralara taşımak, hiçte zor olmasa gerek.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)